Rusya’ya açılan kapı: Cavit Çağlar ve Zekeriya Öztürk’le gizli buluşmalar

16 Temmuz 2016 sabah saatlerinde saçını düzelterek Çankaya Köşkü Başbakanlık binasına girerken izlediğimiz Hulusi Akar görüntüsü, sadece bir sonuçtu.

Genelkurmay Başkanı olarak yola devam ediyordu.

Ama önü daha da açılacaktı.

O gün daha sabah Akıncı’dan ayrılmadan önce Akın Öztürk’ü sırtından vurmuştu. 

Çankaya’da da en yakın çalışma arkadaşlarından biri olan ve kendisini ‘aileden biri gibi’ gören Tümgeneral Mehmet Dişli’yi tutuklatacaktı.

Sonra da bir çok silah arkadaşını ve askerlerini bir bir satacaktı.

Sattı.

****

Bundan sonrasını hepimiz biliyoruz.

Peki ya öncesi?

Hani diyorum ya; o sahne bir sonuçtu. Artık perde kapanıyordu. Operasyon başarı ile tamamlanmıştı. Sabah Çankaya Köşkü’ne iniş yapan Hulusi Akar, vazifesini layıkıyla tamamlamış bir ‘yorgun savaşçı’ idi.

Ama o noktaya nasıl gelindi?

Öncesinde neler yaşandı?

Hulusi Akar, yıllar boyunca kendini ve imajını nasıl inşa etti?

Hangi sahalarda top oynadı, nerelerde at sürdü ve nasıl ilişkiler oluşturdu?

Kendine nasıl inandırdı, nasıl bağladı ve nasıl oynadı?

Adım adım 15 Temmuz’u nasıl kurguladı?

Bu öyle bir inşa ki, 15 Temmuz’un ‘olmazsa olmaz’ tek kilit taşı oydu. O olmasa 15 Temmuz olmazdı. 

Onu çekseniz bütün 15 Temmuz duvarı yıkılır, tespihin bütün taneleri darmadağın olur.

Peki bunu nasıl sağladı?

İşte bu yazı dizisinde bu sorulara cevap bulacağınız bir Hulusi Akar kişisi bulacaksınız. Karakter özellikleri ile siyaset taktikleri ile stratejileri ile bir “üniformalı politikacının” portresini takdim ediyorum…

BİRİNCİ BÖLÜM:

RUSYA’YA AÇILAN KAPI: CAVİT ÇAĞLAR VE ZEKERİYA ÖZTÜRK’LE GİZLİ BULUŞMALAR

İlk kez bir Türk, ‘Rusya Devlet Nişanı’ alıyordu.

Tarihlerden 4 Kasım 2017…

Aynı zamanda Rusya Ulusal Birlik Günü

Kremlin Sarayı’nda düzenlenen törende Putin’in masasında oturan o Türk’ün adı Cavit Çağlar’dı.

İşadamı, Batık Bankacı, Eski Siyasetçi, Eski Devlet Bakanı Cavit Çağlar.

Kendi ifadesine göre 1992’den beri Putin’le iyi dost. “Benim için dünyada şu anda iki güçlü lider var; biri Erdoğan, diğer de Putin,” diyor. 

İşte o Putin tarafından kendisine nişanın verilme nedeni ise uçak krizinin çözülmesinde gösterdiği üstün çabaydı.

Putin kendisine devlet nişanını taktığında bir teşekkür konuşması yapacak ve şu isimlere şükranlarını bildirecekti: “Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sayın Hulusi Akar‘a, Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu‘na, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Yardımcısı Sayın Yuriy Uşakov’a, Rusya Federasyonu Dağıstan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Ramazan Abdulatipov‘a, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sözcüsü Sayın Dmitri Peskov‘a, Azerbaycan Cumhuriyeti eski Başbakan Birinci Yardımcısı Sayın Abbas Abbasov‘a, Emekli Tümgeneral Sayın Zekeriya Öztürk‘e, Prof. Dr. Sayın Naida Dzhamukova‘ya ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sözcüsü Sayın İbrahim Kalın‘a teşekkürlerimi, sevgi ve saygılarımla sunuyorum.”

****

Burada bir isim hemen dikkatinizi çekecektir: Emekli Tümgeneral Zekeriya Öztürk.

Kimdir Zekeriya Öztürk?

2008 yılında, Tuzla Piyade Okul Komutanı iken emekli edildi. Çünkü bir yıl önce, Ergenekon davası sanıklarından Emekli Yüzbaşı merhum Muzaffer Tekin‘e ‘Üstün Hizmet Madalyası’ ödülü verdiği ortaya çıkmıştı. Görüntüleri, rahmetli M.Ali Birand’ın başında olduğu Kanal D Haber yayınlamıştı.

Zekeriya Öztürk, Ergenekon sanıklarından Emekli Astsubay Mahmut Öztürk’ün de ağabeyi.

Mahmut Öztürk, Muzaffer Tekin’in Danıştay cinayeti sonrası arandığı dönemde intihar girişiminde bulunduğu villanın sahibiydi.

Zekeriya Öztürk’ün kendisi de 2010 yılında bir Balyoz operasyonunda gözaltına alınıp serbest bırakılmıştı.

Sonrasına dair hiç bir haber yok.

Rusya ile nasıl bir ilişkisi olduğu veya uçak krizinin çözümüne nasıl bir katkısı olduğu belli değil.

Cavit Çağlar, böyle bir törende, sıraladığı bu kadar önemli devlet ve hükümet görevlilerinin arasına neden bu ismi de sıkıştırmıştı?

Hiç bir bilgi yok.

Emekli Tümgeneral Zekeriya Öztürk

Ama emekli olduktan sonra sadece “yemek gurmesi” olarak hayatına devam etmediği kesin.

Lüks bir yaşantısı var. Milyon dolarlık bir evde yaşıyor.

Benim yaptığım araştırmalarda adı nedense hep Rusya ile silah ticaretinde geçiyor. 

Tıpkı Cavit Çağlar gibi…

Şimdi tutuklu olan Gazeteci Murat Ağırel, Putin’in 5-6 Ocak 2020 tarihlerinde gizlice İstanbul’a geldiğini ve İstinye’de Cavit Çağlar’la görüştüğünü yazdı. Çağlar da bunu inkâr edemedi. 

Fakat o görüşmede, haberde adı geçmeyen biri daha vardı: Emekli Tümgeneral Zekeriya Öztürk.

****

Peki Hulusi Akar’la bu iki ismin ne ilgisi var?

Bu yazı dizisine neden onlarla giriş yaptım?

Çünkü bu ilişki Akar’ın hem kişiliği hem de siyasi yönelimi hakkında önemli bir gösterge de o yüzden.

Hulusi Akar, Cavit Çağlar’la 1993’ten beri tanışıyor.

Zekeriya Öztürk’ün ise 2 devre üstü. Akar, Kara Harp Okulu, 72 mezunu. Öztürk ise 74’lü. Yaşar Güler ve Salih Zeki Çolak’ın devresi. Ancak bu ikisiyle değil Akar’la yakın arkadaş.

Bu eski tanışıklığa rağmen Akar’ın bu iki isimle hep gizli görüşmeler yapması dikkat çekici. 

Edindiğim bilgilere göre ayda bir veya iki ayda bir gibi belli periyotlarla İstanbul’a gidip onlarla buluşuyordu. Kuşku uyandıran tarafı ise komutanlığı döneminde hep Kuleli’yi denetleme, 1. Ordu’yu denetleme gibi çeşitli mesleki mazeretler üretip İstanbul’a gitmesi. Şimdilerde daha başka gerekçeler üreterek buluşma ortamı hazırladığı belirtiliyor.

İstanbul’a gittiğinde Kalender Orduevi’nde kalıyor, Cavit Çağlar ve Zekeriya Öztürk’ü de buraya çağırıyordu. Burada onlarla baş başa görüşmeler yapıyordu. Bazen de dışarıda, bilinmeyen bir yerde buluşuyorlardı.

Nedendir bilinmez, Zekeriya Öztürk’ün Ankara’ya gelip kendisi ile görüşmesinden de hep rahatsız oluyor. Çok göz önünde olmak istemiyor.

Yani normal bir arkadaş ilişkileri yok. 

Bu üçlü arasında sıradışı bir ilişki var. Herhangi bir arkadaş buluşması değil.

Bu üçlüye bir de Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ı eklemek gerekebilir. Çünkü iddialar, Hulusi Akar’ın bu çembere İbrahim Kalın’ı da eklediği ve bu 4 ismi ortak bir noktada buluşturan bir nedenin olduğu yönünde. O neden ise Rusya bağlantısı. Bu noktada çeşitli iddialar var ancak bunlar teyide muhtaç. Bir takım ticari bağlardan söz ediliyor. 

****

Cavit Çağlar’ın Rusya Devlet Nişanı alırken yaptığı konuşmaya Zekeriya Öztürk’ü eklemiş olmasının bir arka planı var yani.

Aynı konuşmada doğal olarak Hulusi Akar’ın da adı geçiyordu.

Gazeteci Nagehan Alçı, ödül töreninden 4 gün sonra Habertürk’te yazdığı yazıda, Çağlar ile Akar’ın dostluğunun nasıl başladığını şöyle anlatacaktı: “Çağlar’ın Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile 1993’e uzanan bir dostluğu var. O dönem Akar dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın özel kalemi, Çağlar ise Çiller’in başbakanlığına kadar Hazine’den sorumlu devlet bakanıydı. Ben bu dostluğu çok ilginç bir şekilde öğrendim. 27 Mart 2016’da Rasim, Sabah’ta ‘Rus uçağını Fethullahçı bir F-16 pilotu düşürdü. F-16 pilotlarının çoğu Fethullahçı ve önümüzdeki YAŞ bunlar atılmak zorunda. Hulusi Akar buna direnirse istifa eder’ diye yazınca sabahın erken bir saatinde Cavit Çağlar aramış ve Rasim’e, ‘Aman Hulusi Paşa’ya vurma, Rusya ile barışmamız için çok önemli bir süreç yürüyor ve Hulusi Paşa’nın bu konuda olağanüstü gayretleri var’ demişti.”

Bu paragrafın satır aralarından 15 Temmuz’a çıkan bir yol var. Sanırım dikkatli gözlerden kaçmayacaktır. Gerek Akar’ın cemaatçi olarak anılan subaylarla ilişkisi bakımından gerekse de Rusya ile yürütülen süreç bakımından…

****

Gazeteci Murat Yetkin, harika bir araştırma ile bu krizin nasıl çözüldüğünün perde arkasını yazmıştı. 

Hem de 15 Temmuz’dan 3 hafta sonra…

Erdoğan’ın Rusya ‘teşekkür seyahati’ başlarken…

8 Ağustos 2016 tarihinde Hürriyet’ye yayımlanan, “Türk-Rus krizini bitiren gizli diplomasinin öyküsü” başlıklı yazıdan bazı pasajları aktaracağım:

“Türk-Rus ilişkileri bir Rus SU-24 uçağının Türk F-16’ları tarafından 24 Kasım 2015’te Suriye sınırını ihlal etmesinin ardından düşürülmesiyle dibe vurmuştu. Yıllardır Rusya ile iş yapan kıdemli işadamlarının tamamı devredeydi. Aralarında Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile görüşen de olmuştu ama sonuç alınamamıştı. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan Nükleer Güvenlik Zirvesi için ABD’ye gittiği sırada, 30 Mart’ta Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in devreye girmesi söz konusu olmuştu ama Putin ‘Nuh diyor, peygamber demiyordu’. İşte o günlerde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar Cumhurbaşkanına Rusya ile buzları çözecek yeni bir imkândan bahsetti. İsminin açıklanmasını istemeyen üst düzey kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre, Rusya ile ilişkilerin normalleşmesi sürecini başlatıp, bugünkü ziyareti mümkün kılan perde arkası gelişmeler casus filmlerini aratmayacak bir heyecan düzeyinde şöyle gelişti:

Orgeneral Akar, işadamı Cavit Çağlar’ın Rusya’nın özerk Dağıstan Cumhuriyeti’nde yatırımları olduğundan söz etti. (…) Akar, Erdoğan ve Cumhurbaşkanının Dış ve Güvenlik İşleri Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Kalın’a, Çağlar’ın Abdulatipov (dönemin Dağıstan Cumhurbaşkanı) aracılığıyla Putin’e bir kanal açtığını bu kanalın değerlendirilebileceğini anlattı. Erdoğan, Akar’ın verdiği güvence ile operasyona yeşil ışık yaktı. 30 Nisan’da İstanbul Tarabya’daki Huber Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde Erdoğan, Akar ve Çağlar’ın katılımıyla bir toplantı yapıldı. Putin, Erdoğan’dan sözlü değil, yazılı bir beyan bekliyordu. Putin’in dış ve güvenlik konularındaki başdanışmanı ve özel temsilcisi Yuri Uşakov, bu konuda yetkili irtibat kişisi idi. Erdoğan, Akar’ın da verdiği bilgilerle yeşil ışık yaktı, operasyon başladı. Türkiye adına yetkili irtibat görevlisi de Büyükelçi Kalın olacaktı.

Bu gelişmeyle birlikte Kalın mektup taslağını kaleme almaya başladı. (…) Bu aşamadan sonra temaslar Kalın, Çağlar, Abdulatipov ve Uşakov arasında yürütülecekti; Kremlin’le en üst düzeyde irtibat kurulmuştu.

Çağlar’ın iş seyahatleri görüntüsüyle yürüttüğü mekik diplomasisi Mayıs’ın üçüncü haftasında hızlandı. Mektup Ankara ve Moskova arasında gidip geliyor, kelimelerin üzeri çizilip yerine yenileri yazılıyor, virgüllerin yeri değiştiriliyor, anlamlar değişiyordu.

Kazakistan’ın Ankara Büyükelçisi Canseyit Tüymebayev 22 Haziran akşam saatlerinde ‘Acil’ koduyla iftara hazırlanan İbrahim Kalın’ı aradı. Nazarbayev St Petersburg’ta Putin ile görüşmüştü. Mektup gelirse, Putin el sıkışmaya hazırdı. (…)

Bir gün sonra, 23 Haziran’da Erdoğan tam Güney Doğu’dan gelen aşiret reislerine iftar vermek üzereyken Kazak büyükelçi Tüymebayev yine ‘Acil’ koduyla aradı Kalın’ı. Nazarbayev, Şangay İşbirliği Örgütü toplantıları için Özbekistan’ın başkenti Taşkent’e gitmişti. Orada Putin ile konuşmuştu. Mektup biraz yumuşatılabilirdi. Ertesi sabah Putin ile yeniden görüşeceklerdi. Zirve o gün, 24 Haziran’da Taşkent saatiyle 13.00’te bitiyordu.  Eğer mektup gelirse konu kapanacaktı. (…)

Kazakistan büyükelçiliğine haber verildi ve Kalın, devlete ait bir yolcu jetiyle 24 Haziran Cuma günü sabaha karşı saat 03.00’te mektubu Putin’e iletmek üzere Esenboğa’dan havalandı. Saat 04.00’te Çağlar ve ekibini almak üzere İstanbul Atatürk havalimanına indi. Çağlar beraberinde –Hulusi Akar’ın da tanıdığı- emekli subay danışmanı ve kendi tercümanıyla uçağa bindi, (…)

–  (…) uçak pek az yakıtı kalmış halde yerel saatle 12.15 civarında Taşkent’e indi. Kalın ve Çağlar hemen Zirvenin yapıldığı kongre merkezine gittiler. (…) Uşakov, ’27 Haziran Pazartesi biz açıklayacağız’ dedi.(…)

– Putin 29 Haziran Çarşamba günü bakanlarını toplayıp kameralar önünde Türkiye ile normalleşmenin başladığını ilan etti.

Kimse Türkiye’de 15 gün sonra kanlı bir darbe girişiminin olacağını tahmin edemiyordu.

Darbe girişiminden hemen sonra Erdoğan’ı ilk arayanlardan birisi NATO üyesi bir müttefik devletin başkanı değil Putin oldu. Ankara’ya ilk geçmiş olsun ziyaretinde bulunan ise Nazarbayev idi.

(…) Elimdeki bilgileri sorup cevap aradığım konunun devlet adına aktörü olan Cumhurbaşkanı Sözcüsü Kalın, ‘Cavit Bey’in çok önemli rolü var. Hulusi Paşa böyle bir görevi olmamasına karşın kahraman bir vatanseverlik gösterdi. Tabii Sayın Nazarbayev de dostluğunu gösterdi, müteşekkirizdedi.”

****

Görüldüğü üzere bu trafikle 15 Temmuz arasında bir bağ var.

Daha sonra Doğu Perinçek, Rus istihbaratının darbe ihbarını 15 Temmuz’dan önce Ankara’ya ulaştırdığını açıklayacaktı.

Putin’in özel danışmanı olduğu belirtilen Aleksandır Dugin de “14 Temmuz’da Türkiye’yi uyardık,” diyecekti. Aynı Dugin, 8 Kasım 2016 tarihli TBMM AKP Grup Toplantısı’na katılacak ve burada kahraman gibi karşılanacaktı.

Nitekim Nagehan Alçı’ya konuşan Cavit Çağlar da, “Putin ve Sayın Cumhurbaşkanı’mız olmasaydı bu kriz aşılamazdı ve 15 Temmuz’un akıbeti çok farklı olabilirdi,” diyecekti.

Bu parantez içerisinde İran istihbaratının rolüne de eklemek icap edebilir. Daha sonra gerek AKP kaynakları gerekse İran kaynakları, İran istihbaratının da AKP’yi 15 Temmuz’dan önce darbe konusunda uyardığını duyuracaktı. Hatta o kadar ki, Suriye’de bir karşı karşıya geliş sırasında İran tarafı, “Erdoğan unutmasın, onu 15 Temmuz’dan biz kurtardık,” diye aba altından sopa gösterecekti.

****

Bu parantezi kapatıp tekrar kaldığımız yere dönelim.

Rusya ile normalleşme sonrası Cavit Çağlar başka plaketler de aldı. Bu ülke ile ticaret yapan tekstil ve hazır giyim sektörü temsilcileri kendisine plaket verdi. Bu törende konuşan Çağlar, çok yakın arkadaşı olan Hulusi Akar ile yaptığı görüşmenin ardından sürece dahil olduğunu ve “Hallederiz” diyerek krizin çözümüne yardımcı olabileceğini ifade ettiğini aktardı.

Çağlar, hemen her fırsatta, “Ben daima devletimin hizmetindeyim,” demeyi ihmal etmeyen bir işadamı. Bir çok kez ‘devletinin’ hizmetine koştuğunun ve ‘devleti’ ne zaman görev verirse yerine getirdiğinin altını çiziyor. Tabii bu hizmetlerin birer ‘devlet sırrı’ olduğunu da özellikle vurguluyor.

Bunlar arasında elbette ki en bilineni, terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ı Kenya’dan alıp getiren özel uçağın ona ait olmasıydı.

Evet, en bilineni buydu ama belki de en önemlisi 15 Temmuz’da gördüğü ‘hizmetler’di.

****

Bu arada yukarıda Murat Yetkin’in yazısı içerisinde geçen ‘emekli subay danışman’ detayını da atlamayalım.

Yazıda, Cavit Çağlar’ın İbrahim Kalın’la beraber Taşkent’e yapacağı ‘özür’ ziyaretine, bir de emekli subayın katıldığı yazılı. ‘Hulusi Akar’ın da tanıdığı’ notu düşülen bu subayın, Cavit Çağlar’ın danışmanı olduğu ifade ediliyor. Yetkin bu ismi yazmamış ama benim edindiğim bilgiye göre bu kişi, Çağlar’ın Kremlin’deki özel töreninde adını geçirdiği Zekeriya Öztürk’ten başkası değildi.

Bu arada akıllara gelebilir, o yüzden hemen cevaplayayım: Hulusi Akar’ın Çağlar ve Öztürk ile yaptığı özel görüşmelerin nedeni Rusya uçak krizinin çözümü değil. Bundan çok önce başlayan ve sonrasında da devam eden bir ilişkiden söz ediyoruz. Bu trafik içerisinde elbette Rusya meselesinin görüşüldüğü periyot da olmuştur ama kastettiğim ilişki, bunun çok üzerinde ve ötesinde.

Peki bu nasıl bir ilişki? 

Onlarla arasında nasıl bir bağ var?

İşte burada Hulusi Akar’ın kişilik profiline ve iş tutuş tarzına bir adım atacağız.

Onu da bir sonraki bölüme bırakayım.

-DEVAM EDECEK-

ahmetdonmez.net\\\\\\\'e Patreon ile destek olun..
Become a patron at Patreon!

3 YORUMLAR

  1. “Bu arada yukarıda Murat Yetkin’in yazısı içerisinde geçen ‘emekli subay danışman’ detayını da atlamayalım.Bu”

    ‘Murat Ağırel’ olacaktı herhalde..

  2. Tamamen hayal gucunuzun yansimasi olan bir yazi.. herhalde fazla bilimkurgu seyredilmis bu baglantilari ve senaryolari yazmak icin. Zekeriya Ozturk ve Muzaffer Tekin Turkiye’nin yetistiridigi serefli ve onurlu subaylardir. Bir komplo ugruna feda edilmislerdir. Tek suclari maalesef vatanlarini sevmek ve kendi ailelerini ve ailelerine feda etmek olmustur. Haklarindaki asiliz haberler icin mahkeme karariyla yalanlanmistir (bknz mehmet ali birand’in yalan haberi ve hurriyetteki tekzip ilani) ergenekon kadar bos ve gercek disi bir davanin hukumet tarafindan dusmesi de asilsiz ve hic bir kanit olmadiginin gostergesi. Gazetecilik yalan haber degil gercekleri yazmak olmali.. yazik…

CEVAP VER

Yorumlarınızı giriniz!
Buraya isminizi giriniz